Enerji HukukuDoğalgaz ve Petrol Piyasalarında Rekabet Hukuku

Bir önceki yazımızda enerji sektöründe elektrik piyasasına odaklanarak piyasa bozucu eylemlere ve rekabet kurallarının elektrik piyasasındaki uygulama alanlarına değinmiştik, yazıya buradan ulaşabilirsiniz. Bugünkü yazımızda enerji sektörünü mercek altına almaya devam ederek doğalgaz ve petrol piyasasında rekabet kurallarının uygulama alanına değineceğiz.

Doğalgaz Piyasası Açısından;

Enerji kaynaklarının kullanımına bakıldığında doğal gaz, petrol ve kömürden sonra üçüncü sırada yer almaktadır. Türkiye bu sektörde üretim potansiyelinden daha çok tüketim potansiyeli yüksek olan ülkeler arasındadır. Bunun doğal sonucu olarak sektörde belli başlı firmalar faaliyet göstermekte ve piyasa giriş engelleri bulunmaktadır.

Türkiye’de doğal gaz piyasasında rekabetçi bir ortam oluşturulması adına 18.04.2001 tarih ve 4646 sayılı Doğal Gaz Piyasası Kanunu önemli bir adımdır. Aynı Kanunda doğal gaz piyasasında bağımsız düzenleme ve denetim faaliyetlerinin EPDK tarafından yürütülmesi düzenlenmiştir.

Rekabet Kurumu’nun 2012 tarihli raporunda ise doğal gaz piyasasında sektörün mahiyeti nedeniyle tutarlı bir rekabet politikası oluşturmanın zor olduğu belirtilerek doğal tekel konumundaki iletim, terminal ve depo işletmeciliği gibi hizmetleri veren şirketlerin satış faaliyetlerinin ayrıştırılmasının doğalgaz piyasasında genel rekabet kurallarının uygulaması adına çok önemli olduğu belirtilmiştir çünkü dağıtım şirketlerinin sahip olduğu satış avantajı, piyasaya satış kısmında yeni firmaların/teşebbüslerin girmesini engelleyecek boyuttadır. Dağıtım kısmında doğal tekel olan firmaların en azından satış kısmında piyasayı rahat bırakması tüketici refahı açısından önem arz etmektedir.

Bu noktada Rekabet Kurulu’nun elektrik piyasası için düzenlemiş olduğu 21.07.2005 tarih ve 05-48/695-M sayılı görüşüne benzer bir yaklaşımın doğalgaz piyasası içinde hayata geçirilmesi piyasada istenilen rekabetin sağlanması adına önemli önemli bir adım olabileceği düşüncesindeyiz. Söz konusu görüş TEDAŞ’ın 20 bölgeye ayırılarak özelleştirilmesine ilişkindir. Bir önceki yazımızda da belirttiğimiz gibi Rekabet Kurulu burada hukuki ayrıştırma yoluna giderek elektrik piyasasında dağıtım ve perakende satış faaliyetlerinin ayrı tüzel kişilikler altında yürütülmesini nihai izin koşulu olarak belirtmiştir. Bu yolla ayrı tüzel kişilikler altında faaliyet gösteren firmalar oluşturularak piyasada istenilen rekabetçi iklim sağlanmaya çalışılmıştır. Elektrik piyasasına göre piyasa aksaklıkları boyutu çok daha dikkat çekici olan doğalgaz piyasasında da benzer bir ayrıştırmanın nihai izin koşulu olarak aranması  bir nebze de olsa piyasadaki yoğunlaşmaları azaltacağı kanaatindeyiz.

Bu noktada BOTAŞ’ın faaliyetlerinden ve piyasa payından bahsetmeden yazımızı bitirmemiz mümkün değildir. Zira 4646 Sayılı Kanun ile BOTAŞ’ın piyasa payının 2009 yılı itibariyle %20 oranına düşürülmesi hedeflenmiş olmasına rağmen bugün itibariyle bu hedefe ulaşılamamıştır. Dolayısıyla doğalgaz piyasasında etkin rekabetin sağlanması için doğal tekel niteliği taşıyan iletim ve dağıtım faaliyetlerinin etkin bir şekilde düzenlenmesi, rekabetçi bir fiyatlandırma mekanizmasının hayata geçirilmesi, kamu tekeli geçmişine sahip olan piyasanın yoğunlaşma seviyesinin azaltılması ve BOTAŞ’ın yeniden işlevsel açıdan yapılandırılması gerektiği kanaatindeyiz.

Petrol Piyasası Açısından;

Petrol piyasası güvenlik nedeniyle yasal giriş engelleri olan ve doğalgaz piyasasında olduğu gibi üretim potansiyelinden çok tüketim potansiyelinin yüksek olduğu piyasalardandır. Dolayısıyla piyasada rekabetçi yapının sağlanması geçmişten günümüze oldukça zor olmuştur. Günümüzde piyasada henüz yeterli seviyede rekabetçi bir iklim oluştuğunu söylemek oldukça zordur.

Petrol Piyasası Kanunu çerçevesinde gerçek ve tüzel kişilere piyasada faaliyet gösterebilmeleri için EPDK tarafından izin verildiğini gösterir lisans alınması zorunludur. EPDK tarafından verilen rafinerici lisansı, işleme lisansı, madeni yağ lisansı, depolama lisansı, iletim lisansı, serbest kullanıcı lisansı, ihrakiye teslimi lisansı, dağıtıcı lisansı, taşıma lisansı ve bayilik lisansı olmaksızın petrol piyasasında faaliyette bulunulması yasaklanmıştır. Bu nedenle, gerek lisanssız faaliyette bulunan, gerekse lisansı olmayan bir şirket ile ticari ilişkiye giren şirketlere ciddi yaptırımlar öngörülmüştür. Bütün bunlar piyasaya yeni bir teşebbüsün dahil olmasının önündeki engeller olmakla birlikte piyasada güvenliğin sağlanması açısından da elzemdir.

Petrol fiyatlarının oluşumuna ilişkin olarak Petrol Piyasası Kanunu, serbest piyasa koşullarının petrol fiyatlarını belirleyeceğini düzenlemektedir. Ancak, Kanunu’ndaki ifadesiyle EPDK “petrol piyasasında faaliyetleri veya rekabeti engelleme, bozma veya kısıtlama amacını taşıyan veya bu etkiyi doğuran veya doğurabilecek nitelikte anlaşma veya eylemlerin piyasa düzenini bozucu etkiler oluşturması halinde, gerekli işlemlerin başlatılmasıyla birlikte, her seferinde iki ayı aşmamak üzere, faaliyetlerin her aşamasında, bölgesel veya ulusal düzeyde uygulanmak için taban ve/veya tavan fiyat tespitine ve gerekli tedbirlerin alınmasına” karar verebilmektedir.

Akaryakıt Dağıtım Lisansı sahipleri ve akaryakıt bayileri, EPDK’nın 2009 yılındaki tavan fiyat tarifesi uygulama kararından yaklaşık beş yıl sonra yeniden, rafinaj sektörü ise 20/03/2014 tarihli EPDK kararı ile tavan fiyat uygulamasıyla ilk defa karşı karşıya gelmiştir. Son olarak ise 18/03/2021 tarihinde tekrar tavan fiyat uygulaması denenmiş ve iki sürmüştür. Kanunun aradığı şartların gerçekleşip gerçekleşmediği, serbest piyasaya müdahale etmenin yasal ve fiili yerindeliği tartışılmaya devam edilmekle birlikte serbest ticaretin kurumsallaştırılması, rekabetin tesisi ve rekabet düzeyinin yükseltilmesi amaçlarının tavan fiyat tarifesi uygulaması ile gerçekleştirilmesi mümkün gözükmemektedir. Dolayısıyla piyasaya yapılacak yanlış bir müdahalenin hiç müdahale edilmemesinden daha olumsuz sonuçlar doğuracağı gerçeği bu noktada önem arz etmektedir.

EPDK ve Rekabet Kurumu’nun piyasadaki rekabet seviyesi ve tavan fiyat tarifesi uygulamasının doğuracağı sonuçlara ilişkin değerlendirmelerinde, yapısal bir aksaklık olarak değerlendirilen söz konusu bu durum mutlaka dikkate alınmalı ve bu yönde değerlendirme yapılmalıdır.

Sonuç

Piyasa aksaklıklarının fazla olması nedeniyle piyasalardaki yoğunlaşmanın sürekli kontrol altında tutulması gereken bir sektör olan enerji sektöründe, doğalgaz ve petrol piyasalarındaki rekabetçi ortamın sağlanmasına yönelik gelişmelerin elektrik sektörüne kıyasla çok daha geriden geldiğini, bu durumun söz konusu piyasalardaki üretim potansiyelimizin düşük olmasıyla oldukça ilintili olduğunu dolayısıyla ülkemizde bu kaynakların bulunması ve üretim faaliyetlerindeki artışlarla birlikte ileride bu piyasalarda da rekabetin korunması adına çok daha fazla düzenleme yapılabileceğini öngörüyoruz.