Ticaret HukukuTÜRK TİCARET KANUNU UYARINCA TEMERRÜT

Temerrüt kelimesi Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlük’ e göre “Herhangi bir sebebe dayanmaksızın borcu ödememekte direnme, direnim. ”anlamına gelmektedir. Temerrüde ilişkin hükümler Türk Borçlar Kanunu 117. Madde ve devamında düzenlenmişken ticari ilişkilere özgü detayları ise Türk Ticaret Kanunu 1530. Madde ve devamında düzenlenmiştir.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 117. Maddesinde temerrüt, “Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer. Borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlemişse, bu günün geçmesiyle; haksız fiilde fiilin işlendiği, sebepsiz zenginleşmede ise zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte borçlu temerrüde düşmüş olur. Ancak sebepsiz zenginleşenin iyiniyetli olduğu hâllerde temerrüt için bildirim şarttır.” şeklinde düzenlenmiştir. Borç ilişkilerinde tarafların edimleri konusundaki gecikmelerin temerrüt olup olmadığının anlaşılabilmesi için öncelikle taraflar arasındaki sözleşmenin, borcun nev’inin, hangi tarafın hangi edimleri ne şekilde ifa edeceğinin, detaylıca incelenmesi gerekecektir. Bu bağlamda temerrüt çok kapsamlı bir konu olmakla birlikte söz konusu makalede genel hatlarıyla incelenecektir.

Borçlu temerrüdünün temel koşulları; borcun ifa edilmesinin mümkün olması, borcun muaccel ve henüz ifa edilmemiş olması, kural olarak borçluya ihtarda bulunulmuş olması ve borcun ifa edilmemesinin hukuka veya borca aykırılık teşkil etmesidir. Taraflar arasındaki sözleşme uyarınca borç ilişkisi başlamışsa, taraflardan biri üzerine düşen edimi yerine getirmiş ise ve diğer tarafın bu edim karşılığında sözleşme uyarınca üzerine düşeni yapmaması için bir sebep yok ise temerrüdün gerçekleştiğini söyleyebiliriz. Elbette sözleşme uyarınca ifa zamanı henüz gelmemiş yahut karşı tarafın bildirimi ile yapılacak/gönderilecek bir edim ise temerrüt durumu meydana gelmeyecektir.

Ticari işlemler kapsamında temerrüde ilişkin özel hükümler Türk Ticaret Kanunu 1530. Maddesinde düzenlenmiştir. Söz konuşu madde metninde kanuna tabii şirketler bakımından temerrüt hükümleri düzenlenirken borcun muacceliyeti ve ihtar konusunda özel düzenlemeler yapılması yoluna gidilmiştir. Kanunda ifade edildiği şekliyle “mal ve hizmet tedariki amacıyla yapılan işlemlerde” para borçlusunun borcunu ifa edeceği tarih taraflar arasında yapılan sözleşme kapsamında belirlenmiş ise; kural olarak, ihtara gerek olmaksızın para borçlusu o tarih geldiğinde borcunu ifa etmezse temerrüde düşer. Bu durum madde hükmünde şu şekilde ifade edilmiştir: “1530/2Ticari işletmeler arasında mal ve hizmet tedariki amacıyla yapılan işlemlerde, alacaklı, kanundan veya sözleşmeden doğan tedarik borcunu yerine getirmiş olmasına rağmen, borçlu, gecikmeden sorumlu tutulamayacağı hâller hariç, sözleşmede

öngörülmüş bulunan tarihte veya belirtilen ödeme süresinde borcunu ödemezse, ihtara gerek olmaksızın temerrüde düşer.” Söz konusu düzenlemenin ticari işlere özel bir istisna getirdiği ve Türk Ticaret Kanununun “ihtarsız temerrüt” ilkesini benimsediği söylenebilir.

Türk Ticaret Kanunun 1530. Maddesinin 3. Fıkrası uyarınca “Mütemerrit borçlunun alacaklısı sözleşmede öngörülen tarihten ya da ödeme süresinin sonunu takip eden günden itibaren, şart edilmemiş olsa bile faize hak kazanır.” Önceki fıkra kapsamında ihtara gerek duymaksızın temerrüt gerçekleştiğinde alacaklı taraf faize hak kazanacaktır. Bu faiz oranı taraflardan kaynaklı olarak Ticaret Kanunu hükümlerinde belirli oranlarda olacaktır.

Taraflar arasında borcun ifa edileceği tarih yani muacceliyet kanuna göre serbestçe belirlenebilecek olsa bile Türk Ticaret Kanunu 1530. Maddenin 5. Fıkrasına göre altmış günlük süreyi aşamaz. Bu sınırlama para borçlarında vade süresini kural olarak sınırlayarak ve sözleşme serbestisine çerçeve çizmiştir. Bu çerçeveye uygun olacak şekilde sözleşmede ödeme günü veya süresi açık şekilde belirtilmemiş ise yahut sözleşmeyle kararlaştırılan ödeme süresi kanundaki sınırlayıcı ifadeye aykırı ise yine kanunla düzenlenen şartlara göre para borçlusu çeşitli şekillerde ihtara gerek kalmadan mütemerrit sayılacak ve alacaklı taraf da faize hak kazanacaktır.

Edim için gerekli olan ticari faturanın veya eşdeğer ödeme talebinin para borçlusu tarafından alınmasından sonra geçecek otuz günlük süre sonunda para borcu ödenmediyse alacaklı tarafın herhangi bir ihtarda bulunmasına gerek olmaksızın alacaklı taraf bu paraya hak kazanacağı gibi yine faize de hak kazanacaktır.

Vergi Usul Kanunu madde 229’a göre “fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır” . Faturanın şekli ve düzenlenmesindeki temel hususlar yine Vergi Usul Kanunu içeriğinde detaylıca düzenlenmiştir. Bu kanunun 231/5. hükmüne göre Fatura, malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenlenir… Bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır.” Bu kapsamda bir belgenin fatura olarak nitelenebilmesi ve borçluyu temerrüde düşürebilmesi için faturanın borcun sebebini, tutarını, malın veya hizmetin miktarını, alacaklı ve borçluyu yeterli açıklıkta göstermesi gerekmektedir. Borcun hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi ve buna bağlanan sonuçların faturada gösterilmesi beklenmemektedir. Faturaya eşdeğer ödeme talebinin ne olduğunun da ayrıca her olay özelinde spesifik olarak incelenmesi gerekmektedir. Somut olayda alacaklı tarafın borcun ifa edilmesini talep etmesi de diğer koşulların varlığı halinde faturaya eşdeğer ödeme talebi olarak nitelendirilebilir.

Benzer durum hizmet veya malın teslim edilmesinde de söz konusudur. Edimi yüklenen taraf fatura veya eşdeğer ödeme talebine gerek olmadan üzerine düşeni yerine getirdi ise teslim tarihini takip eden otuz günlük sürenin sonunda diğer taraf faize de hak kazanacak şekilde diğer temerrüde düşmüş olacaktır.

İhtar taraflar arasında belirsizliği gidermek için yapılan resmi bir uyarı niteliğinde borçluya son bir uyarı sinyali vermektir. Ancak para ödemesi gereken tarafa fatura gönderilmesi, ya da buna eşdeğer bir ödeme talebinde bulunulması borçlunun “son uyarıyı” da aldığı anlamına geldiğinden kanunun otuz günlük süre düzenlemesi doktrinde de haklı görülmektedir.

Sözleşme kapsamındaki edimin niteliği gereği mal veya hizmet kabulü gereken türden ise veya gözden geçirme neticesinde teslim alınması gibi bir usulü varsa ve edim paradan önce ifa edildiyse bu durumda taraflar arasında otuz günden fazla süre sonrasında ödeme yapılması planlanmış olabilir. Ancak böylesine bir durumda mal veya hizmetin gözden geçirme ve kabul usulünün tamamlandığı tarihten itibaren en fazla altmış gün olarak kararlaştırılabilir. Elbette kanunda belirtilen fatura ve eşdeğer ödeme talebinin ne olduğunun her durumda özel olarak incelenmesi gerekmektedir. Alacaklının borcun ifasına yönelik talebinin de ihtar olarak sayılacağı durumlar olabilir. Bu talep de, süre kararlaştırılmayan durumlarda borçluyu temerrüde düşürecektir.

Ayrıca Türk Ticaret Kanunu 1530. Madde alacaklının küçük yahut orta ölçekli işletme (KOBİ) veya tarımsal ya da hayvansal üretici olduğu veya borçlunun büyük ölçekli işletme sıfatını taşıdığı hâllerde, ödeme süresine altmış günlük sınırlama getirmiştir. Bu düzenlemenin küçük işletmeleri korumak amaçlı olduğu açıktır.

Sonuçta Türk Ticaret Kanunu 1530. Maddenin genel olarak ticari ilişkilerde zayıf olan tarafı korumak amaçlı olarak düzenlendiğini söylenebilir. Kanun maddesi gayet açık ve detaylı şekilde yazılmıştır. Taraflardan biri üzerine düşen edimi yerine getirdiğinde doğal olarak diğer tarafın da sözleşmeye göre üstlendiği edimi yerine getirmesi beklenecektir. Bunun süresi hakkında uyuşmazlık meydana gelmesi yahut diğer tarafın edimini hukuka aykırı şekilde yerine getirmiyor oluşunda haklı bir gerekçesi yok ise borçlu taraf bu gecikmeden kanunda aranan şartlar da varsa faiziyle birlikte sorumlu tutulacaktır. 1530. Maddenin küçük işletmeleri korumaya yönelik bir hüküm olduğu yorumu mevcutsa da her iki tarafın büyük işletmeleri olması durumunda da bu hüküm uygulama alanı bulacaktır.

Borcun ifa edileceği tarihin taraflar arasındaki sözleşmede net olarak belirtilmiş olması durumundaki hal için ihtarsız temerrüt hali denilebilir. Bu durumda borcun vadesi belli olduğundan günü geldiğinde ifa etmeyen taraf temerrüde düşecektir ve gecikmeden dolayı doğacak zararlar bakımından da TTK uyarınca belirtilen oranlardaki faizle bu alacağını talep edebilir. Temerrüt durumunda uygulanacak faizin, TTK 1530’daki koşulların gerçekleşeceği ana kadar genel hükümlere göre, TTK 1530’da öngörülen koşulların meydana gelmesinden itibaren ise TTK 1530. Maddenin 7. fıkrasına göre hesaplanması mümkündür. Türk Ticaret Kanunu 1530. Maddenin 4. Fıkrasının uygulanması açısından ise fatura veya eş değer ödeme talebinin içeriğinde, gerçek anlamda bir ödeme talebinin bulunması gerekmez. Elbette bahsi geçen tüm hususların dürüstlük kuralından kaynaklanan istisnaları olabileceği gibi her sözleşme kapsamında özel olarak değerlendirmeye tabi tutulması gerekmektedir.