GİRİŞ
İdari kurumlar, birçok alanda farklı türlerde idari işlemler gerçekleştirmektedir. Gerçek ve tüzel kişiler, geçici olduğu açıkça belirtilmediği veyahut durumun niteliğinden açıkça anlaşılmadığı sürece kısa-orta-uzun vadedeki eylem planlarını idari işlemlerden doğan hak ve/veya sorumluluklara göre hazırlamaktadır. Hukuk düzeninin tesisi için işbu düzenlemelerin istikrarlı bir şekilde sürdürülmesi, hukuki güvenlik ilkesinin idare hukukundaki tezahürlerinden olan ‘idari istikrar’ ilkesinin sağlanmasının gereğidir. Bu ilkenin gereği gibi tesisi için işbu ilkeye aykırı bir şekilde yapılan idari işlemler karşısında kişilere getirilen koruma mekanizmaları, ‘kazanılmış hak’ ve ‘haklı beklenti’ kavramlarından ibarettir.
KAVRAMLARIN TANIMI VE UYGULAMADAKİ YERLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Kazanılmış hak kavramının tanımı şu şekildedir; kazanılmış hak, yürürlükte bulunan hukuka göre bireyler lehine oluşan haklar ya da hukukî durumlardan ibarettir.
Haklı beklenti kavramının tanımı şu şekildedir; haklı beklenti, ilgililerin idarenin verdiği sözlerden, uzun süreli uygulamalarından, hizmetin olağan akışından veya özellikle mevcut hukuki düzenlemelere güvenden dolayı girdikleri hukuka uygun beklentilerin, hakkaniyet gereği zedelenmemesi zorunluluğunu ifade etmektedir.
Üstte tanımlarını belirttiğimiz bu iki kavramın işlevlerine değinmeden evvel, ilgili kavramların tam olarak anlaşılması için öncelikle ‘hukuki güvenlik ilkesi’ ve ‘idari istikrar’ kavramlarının da göz önünde bulundurulması gerekir. Çünkü haklı beklenti ve kazanılmış hak kavramları, aslında idari istikrarı sağlamak ve hukuki güvenliği sağlamak için kullanılan enstrümanlardır.
Hukuki güvenlik ilkesi; hukuk kurallarının sık aralıklarla ve çokça değişmesinden ötürü hukuki istikrarın yok olmaması, hukuk düzenine duyulan güvenin zedelenmemesi, belirsizlik yaratılmaması için yasa ve düzenleme yapma gücüne haiz olan güçlere tanınan sınırdan ibarettir. Hukuki güvenlik kavramının sağlanması için en etkili unsur, “Geriye Yürümezlik” ilkesidir. Türk Hukuk Sisteminin doktrininde uygulamasında(Anayasa Mahkemesi olmak üzere yüksek yargı organlarının kararlarında görüleceği üzere.) geriye yürümezlik ilkesinin hukukun genel ilkeleri arasında olduğu kabul edilmektedir. Geriye yürümezlik ilkesinin istisnalarının uygulanabilmesi bakımından uygulamada kullanılan teori, Anayasa Mahkemesi’nin soyut norm denetimi hariç, sakatlık teorisidir. İşbu teori kapsamında Danıştay, ancak açık hata, hile ve gerçek dışı beyanın mevcut olması halinde bu ilkeye istisna niteliğinde bir uygulama gerçekleştirilebileceğine dair kararlar almıştır.
Hukuki güvenlik ilkesinin bir parçası olarak sayabileceğimiz idari istikrar ilkesi; mevcut idari işleyişin hukuka uygunluk üzerinde, düzenli, belirli ve öngörülebilir şekilde devamının sağlanmasıdır. İşbu tanım kapsamında idari istikrarın sağlanabilmesi için belli başlı hususların da sağlanabilmesi gerekmektedir. İdari istikrar, hukuki güvenliğin sağlanmasının bir gereğidir. Dolayısıyla hukuki güvenlik ilkesinin de bir parçası olduğu söylenebilir. İdari istikrar ilkesi, spesifik olarak idarenin yaptığı işlemleri kapsar. İdarenin yaptığı işlemler, işlemin konusunun kapsamı bakımından belli bir istikrar ortamı yaratmalıdır. Çünkü başta ekonomik alanda olmak üzere birçok alanda gerçek/tüzel kişiler, idarenin işbu işlemlerle kendilerine sağladığı hak ve sorumluluklar kapsamında konumlanmaktadır. İdarenin işbu düzenleyici işlemlerdeki istikrarsızlığı, yokluğunda yararlanıcılarına büyük zararlar yaratacağı hakların kaybına neden olur. Bu kayıpların önüne geçilmesi için “kazanılmış hak” ve “haklı beklenti” kavramları, idare hukukumuzda kendisine yer bulmuştur.
Yukarıda tanımını ifade ettiğimiz ‘kazanılmış hakkın’ tespiti için somut olayın niteliğine göre özgün bir inceleme gerekmektedir. Buna kazanılmış hakkın fonksiyonelliği denir. Kazanılmış hakkın varlığı için şu hususların bulunması zaruridir:
Hak, bireysel idari işlemden doğmuş olmalıdır.
İşbu koşula göre kazanılmış haktan söz edilebilmesi için hakkın ya bireysel idari işlemden doğması gerekir, ya da düzenleyici işleme dayanılarak kişinin kendine özgü ve somut bir kişisel sonuç yaratması gerekir. Bu kişisel sonucun içinde hak, kazandırıcı yükümlülük vb. şeklinde farklı sonuçlar yer alabilir.
Hak, bireysel işlem tesis edildiği anda geçerli olan hukuk kurallarına uygun olmalıdır.
Yok hükmünde olan veya iptal edilebilirlik yaptırımı uygulanacak olan işlemler kazanılmış hak doğurmaz. Ayrıca ilgili idari işlem, tesis edildiği anda yürürlükte olan hukuk kurallarına aykırı olmasına rağmen, ilgili kişinin hiçbir kusuru veya hatası bulunmuyorsa, verilen hakkın geçmişe yönelik boyutu tamamen korunur. Bu durumda, idarenin hukuka aykırı bir işlem gerçekleştirmesi hizmet kusuru olarak kabul edileceğinden, idare maddi ve manevi tazminat ödemekle yükümlü olur.
Hak, kesinleşmiş olmalıdır.
Danıştay’a göre kazanılmış haktan söz edilebilmesi için “kazanılmış bir haktan söz edebilmek için bu hakkın yeni düzenlemeden önce yürürlükte olan kurallara göre bütün sonuçlarıyla fiilen elde edilmiş olması gerekir.”
İşbu şartların taşıyan haklar, kazanılmış hak kapsamına girmektedir. Bu hakların doğurduğu sonuçları etkileyen bir idari işlemin gerçekleştirilmesi, kazanılmış hakkın gaspına yol açacağından iptal edilmesi gerekir.
Haklı beklenti kavramı, tıpkı kazanılmış hak gibi hukuki güvenlik ilkesinin, dolayısıyla da idari istikrar ilkesinin bir parçasıdır. Haklı beklenti kavramı, evrensel hukuk doktrinine ilk defa 1969 yılında Birleşik Krallık’ta girmiştir. Avrupa Birliği Hukukunda haklı beklentilerin korunması ilkesi hukukun genel ilkelerinden biri olarak kabul edildiğinden, Komisyon’un ve Konsey’in tüm kararlarının ve düzenlemelerinin hukuka uygunluğunun denetiminde Avrupa Adalet Divanı tarafından kullanılmaktadır.
Anayasa Mahkemesi, kimi kararlarında haklı beklentiyi “meşru beklenti” şeklinde daha geniş bir kapsama sokmuş, kimi kararlarında da hukuki güvenlik ilkesine atıfta bulunarak dolaylı göndermelerde bulunmuştur. Danıştay ise 1977 yılında verdiği kararda, “muntazar(umulan, beklenen) hak sahiplerinin durumlarının yeni düzene geçişin sarsıntısız ve hakkaniyete aykırı sonuçlar doğurmadan gerçekleştirilmesini” düzen koyuculuğun bir gereği olarak görmüş ve haklı beklenti kavramını idare hukukunun ilkeleri arasında olduğuna karar vermiştir.
Enerji Piyasalarında haklı beklenti kavramı EPDK’nın vermiş olduğu bazı kararlarda tartışılmıştır. Özellikle EPDK’nın vermiş olduğu 10699, 10700 ve 11098 Sayılı kararlara karşı açılan davalarda gündeme gelmiştir.
10699 ve 10700 sayılı kararında Lisanssız santrallere tanınan dağıtım bedellerinde uygulanan %75 indirim 10 yıllık süresinden önce idari kararla sonlandırılmış, 11098 Nolu kararında ise 2022’de yapılan düzenleme, 2019 sonrası yapılan tüm santraller için geçerli sayılarak yatırımcının haklı beklentisi ortadan kaldırılmıştır. Bu konuda açılan mevcut davalar ise hala devam etmektedir.
SONUÇ
Haklı beklenti ve kazanılmış hak kavramlarından en çok yararlanılması gereken alan, hiç şüphesiz ekonomi alanıdır. İdarenin ekonomi alanında yaptığı işlemler kapsamında yatırımcılar kısa-orta-uzun vadeli yatırım planlarını hayata geçirmektedir. İdarenin ekonomi alanında gözetmesi gereken en önemli kamu yararı güven unsurunun sağlanmasıdır ve bu yararın üzerine hiçbir yarar, hukuka uygun bir şekilde koyulamaz.
Eğer idare, işbu işlemleri taahhüt edilen süre, kapsam vb. sınırlarında bir değişiklik yapar ve yatırımcı bu değişikliklerden zarar görürse yatırımcının hem işbu değişikliğin iptalini isteme, hem de bu değişiklikten doğan zararın tazminini isteme hakkı doğar.
Yapılan idari işlemin niteliğine göre işlemin iptali için eğer imkan tanınmışsa önce ilgili idari makama başvuru yapılmalıdır. Eğer idari makam, 30 gün içinde cevap vermez yahut olumsuz bir cevap verirse, görevli mahkeme olan Danıştay’a veyahut idare/vergi mahkemelerine dava açmalıdır. Dava açma süresi, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu m.7 hükmünde ‘…özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay’da ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gün’ olarak belirlenmiştir.
Eğer yapılan bir idari işlemden ötürü hakkınız ve kazancınız olumsuz etkilenmişse, idarenin taahhüt ve/veya teşvik niteliğinde yaptığı düzenlemelerin işbu hususların dışında hukuka aykırı bir şekilde maddi/manevi zarara yol açacak şekilde değiştirilmişse, bir başka ifadeyle idari işlemle ‘kazanılmış hakkınız’ elinizden alınmışsa ya da ‘haklı/meşru beklentiniz’ boşa çıkarılmışsa ve bundan zarar gördüyseniz, makalemizde belirttiğimiz hususları göz önünde bulundurmak suretiyle süreci yürütmeniz yararlı olacaktır.
KAYNAKÇA
(1): Çoban Atik, A. (2013). İdare Hukukunda Kazanılmış Hak İlkesi . Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi , 21 (1 (30. YIL ARMAĞANI)) , 11-53 . DOI: 10.15337/SUH.2017.51
(2): Erguvan, D. D. (2019). Türk İdare Hukuku’nda Haklı Beklentilerin Korunması İlkesi. Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 21(2), 1711-1765.
(3): Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu, 22.12.1973 tarihli ve 1968/8 E., 1973/14 K. sayılı kararı(Lexpera, Erişim Tarihi: 29.05.2023)
(4): Danıştay 1.D E.2002/2114, K.2002/3458(kanunbul.com, Erişim Tarihi: 29.05.2023)
(5): Schmidt v. Secretary of State for Home Affairs(learninglink.oup.com, Erişim Tarihi: 29.05.2023)
(6): Jürgen Schwarze, European Administrative Law, London, Sweet and Maxwell, 1992, s. 945. ; Altındağ, H. Yürürlükte Olan Yasalara Ve İdari Düzenleyici İşlemlere Güvenden Kaynaklanan Haklı Beklenti Kavramı Ve Korunması.
(7): Erguvan, D. D. (2019). Türk İdare Hukuku’nda Haklı Beklentilerin Korunması İlkesi.(8): Danıştay 11. D, E.1976/84, K.1977/1327, Danıştay Dergisi, S. 28-29, 2007, s. 596-597.