Enerji hukukunun amacı, tüketicilerin yararına olacak şekilde etkin, piyasadaki işletmelerin/teşebbüslerin arasında rekabetçi bir ortamın oluşmasına odaklı ve güvenilir enerji piyasaları sağlamaktır. Bununla birlikte teşebbüsler arasında ayrımcılık yapılmasına izin vermeyen, rekabetçi piyasaları garanti eden kanunların uygulanması düzenleyici kurumların görevidir. Türkiye’de enerji sektörü için söz konusu düzenleyici kurum EPDK’dır. Şebeke işletmecilerinin sektörde güvenilir ve etkin bir şebeke sağlamaları son derece önemlidir. Piyasalarda rekabetçi bir ortamın temin edilmesi ve bu sayede tüketicinin yararına olan uygulamaların hayata geçirilmesi, ancak şebeke işletmecilerinin şebeke işletmesinden tekel kaynaklı kâr elde ederek kendi şebekesi dışındaki enerji hizmeti sunan diğer işletmelere üstünlük sağlamadığı durumlarda mümkün olmaktadır. Şebeke işletmesinden elde edilen tekel kaynaklı kârın teşebbüsler tarafından yıkıcı fiyatlama stratejisi (hâkim durumdaki[1] teşebbüslerin rakiplerini piyasa dışına çıkarmak için kısa dönemli olarak maliyetin altında satış fiyatı belirlemesidir, bu dönem sona erince tüketici için ağır sonuçları olacak şekilde fahiş fiyatlandırma uygulamasına geçerler.) için kullanılması piyasalardaki işletmeler arasında rekabetçi bir ortamın oluşmasını engellemektedir.
Bu yazımızda enerji sektöründe bir alt başlık olarak elektrik piyasasındaki gelişmelere ve son dönemdeki uygulamalar ile birlikte elektrik piyasasındaki firmalar arasında rekabetçi bir ortamın tesis edilmesi için ne tür çalışmalar yapıldığını açıklayacağız.
Elektrik iletim ve dağıtım hizmeti, kablolu telekomünikasyon hizmeti veya doğal gaz iletim ve dağıtım hizmeti gibi -neredeyse yalnızca bir işletmenin var olabildiği ve başka işletmelerin söz konusu işletmeye rakip olabilecek bir gücünün olmadığı durumlarda- “doğal tekel” olarak isimlendirilen şebeke endüstrilerinin yer aldığı piyasalarda regülasyonlar, tüketicinin refahının sağlanması ve piyasada düzenlemeler yoluyla da olsa rekabetçi bir ortamın oluşturulmaya çalışılmasında büyük öneme sahiptir.
Elektrik piyasasında elektriğin iletim ve dağıtımı faaliyetleri doğal tekel niteliğine sahip olduğundan bu piyasalarda firmalar arasında rekabetçi bir ortamın oluşturulması için regülasyonlar yapılmaktadır. Yukarıda da değindiğimiz üzere ülkemizde bu regülasyonlardan EPDK sorumludur.
Elektriğin iletimi Türkiye Elektrik İletim A.Ş.ye özgülenmiştir, dağıtım faaliyetleri ise kendi dağıtım bölgelerine münhasır olmak üzere işletme hakkı devri ihalelerini kazanan dağıtım firmaları tarafından sağlanmaktadır. Özetle, elektrik piyasasında, iletim ve dağıtım faaliyetleri ,doğal tekel mahiyetleri itibarıyla, EPDK tarafından regüle edilen kısımları oluşturmaktadır. Üretim ve tedarik faaliyetleri ise teorik olarak piyasanın rekabete açık kısmını oluştururlar.
Dağıtım faaliyetleri bakımından 4628 sayılı Kanun ile dağıtım ve üretim faaliyetlerinin dikey bütünleşmesinden – bir teşebbüsün farklı üretim aşamalarının mülkiyetine ve kontrolüne sahip olması durumu- kaynaklanabilecek sakıncaları önlemek adına bazı kısıtlamalar getirilmişse de dağıtım özelleştirme ihaleleri sonucunda dağıtım ve tedarik faaliyetini yürüten şirketlerin aynı şirketler olması nedeniyle piyasada istenilen rekabetçi ortamın oluşmaması sonucunda Rekabet Kurumu, ihale sürecinde getirdiği koşullarla ile elektrik dağıtım faaliyeti bakımından daha kapsamlı bir ayrıştırmanın yapılmasına ve böylece üretim ve tedarik faaliyetlerinde rekabetin sağlanmasına yönelik olarak, elektrik piyasası mevzuatındaki düzenlemeleri de şekillendiren önemli adımlar atmıştır.
Bu adımlar ile dağıtım faaliyeti ile tedarik faaliyeti birbirinden ayrıştırılmış -bu hukuki bir ayrıştırmadır- ve dağıtım şirketlerine kural olarak dağıtım dışında bir faaliyetle iştigal etmeme yasağı getirilmiştir. Önceden dağıtım şirketleri tarafından yürütülen tedarik faaliyetlerinin ise görevli tedarik şirketleri tarafından sağlanacağı düzenlenmiştir. Fakat geldiğimiz noktada hukuki ayrıştırma yöntemiyle de piyasada istenilen düzeyde rekabetçi bir iklim oluşmamıştır. Bu haseple Rekabet Kurumu 2015 yılında “Elektrik Toptan Satış ve Perakende Satış Sektör Araştırması Rapor”u yayınlamıştır. Söz konusu raporda, uzun süreli alım garantili sözleşmelerinin, serbest tüketici limitinin tamamıyla sıfırlanmamış olmasının ve dağıtım özelleştirmeleri sürecinde mülkiyet ayrıştırma yerine hukuk ayrıştırma metodunun[2] benimsenmesinin piyasada rekabetçi ortamı bozcu etkileri olduğu tespiti yapılmıştır. Bu konuda ileride de çalışmalar yapılıp yönetmelikte yeni düzenlemelere gidileceğini öngörüyoruz.
Bu yazımızla değinmemiz gereken bir diğer konu ise piyasa aksaklıkları bulunan sektörleri düzenlemek ve denetlemek amacıyla kurulmuş olan sektörel düzenleyici kurumlar ile rekabet otoriteleri arasındaki ilişkinin, gerek dünyada, gerekse ülkemizde tartışma konusu olduğudur. Kimi zaman enerji sektöründe yaşanan rekabete ilişkin sorunlara EPDK’nın mı yoksa Rekabet Kurumu’nun mu müdahale edeceği açık olmamakla birlikte, Rekabet Kurumu’nun verdiği kararların mahiyetinin ve hükmettiği idari para cezası miktarlarının göz ardı edilemeyecek seviyede olduğunu dolayısıyla elektrik piyasasında faaliyet gösteren aktörlerin rekabet hukuku kurallarını ve Rekabet Kurulu’nun güncel kararlarını takip etmesinin büyük önem arz ettiğini belirtmeliyiz.
Örneğin Rekabet Kurulu’nun 1.10.2018 tarih, 18-36/583-284 sayılı kararında:
…. Enerji Grubu A.Ş., …….Enerji Yatırımları A.Ş., …..Elektrik Perakende Satış A.Ş., ….Elektrik Dağıtım A.Ş., …. Elektrik Perakende Satış A.Ş. ve …. Elektrik Dağıtım A.Ş.’nin çeşitli eylem ve davranışlarla bağımsız tedarikçilerin faaliyetlerini zorlaştırmak, tüketicilerin kendi tedarikçisini seçme hakkını engellemek suretiyle 4054 sayılı Kanun’un 6. maddesini ihlal edip etmediklerinin tespitine yönelik yaptığı araştırmalar sonucunda …… Elektrik Dağıtım A.Ş.’nin …. elektrik dağıtım bölgesinde, ….Elektrik Dağıtım A.Ş.’nin ……. elektrik dağıtım bölgesinde elektrik dağıtım hizmeti ilgili pazarında hâkim durumda olduğuna ve ilgili şirketlerin hakim durumlarını kötüye kullanarak bağımsız tedarikçilerin piyasaya girmelerine engel olduklarını belirterek ….. Elektrik Perakende Satış A.Ş.’ye 19.433.652,71 TL, …….. Elektrik Perakende Satış A.Ş.’ye 25.696.400,76 TL idari para cezası verilmesine karar vermiştir.
Elektrik piyasasındaki son gelişmelerden olan, 09.05.2021 tarihli ve 31479 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Elektrik Piyasasında Depolama Faaliyetleri Yönetmeliği”nden bu yazımızda bahsetmemizin uygun olacağını düşündük. Bu yönetmelik ile elektrik piyasasında ilk defa depolama faaliyetlerine yönelik bir düzenleme getirilmiştir.
Bu hususta elektrik piyasasında ticaretin gün öncesi piyasası, gün içi piyasası ve dengeleme güç piyasasına göre yapılmakta olduğunu ve özellikle de gün içi piyasasının ve dengeleme güç piyasasının oluşma nedeninin elektriğin ticari anlamda depolanamaması sorunundan kaynaklandığı düşünülmekte ve son dönemde depolama teknolojilerine ilişkin yapılan ar-ge çalışmalarıyla bu durumun ileride bir sorun olmaktan çıkacağı öngörülmektedir. Bu noktada sektörel düzenleyici olarak EPDK’nın yaptığı çalışmalar sonucunda çıkan yönetmelikle beraber bu sorunlara çözüm getirilmeye çalışıldığı ve depolama tesislerinin hukuki niteliklerinin açıklığa kavuşturulduğu gözlemlenmektedir. Depolama faaliyetlerinin genel olarak fiyatlara ve özellikle de üretim piyasasında faaliyet gösteren ve farklı kaynaklardan elektrik üretimi yapan üretim firmaları arasında daha rekabetçi bir ortam oluşturabileceğini öngörüyoruz.
Sonuç
Geçmişten bugüne dünyada ve ülkemizde, elektrik piyasasının kamuya bütünleşik bir yapıdan daha liberal bir yapıya dönüştüğünü ve halen dönüşmekte olduğunu, günümüzde bu dönüşüme teknolojik dönüşümün ve iklim değişikliği ile mücadeleden kaynaklı çevresel maliyetlerin de üretim maliyetlerine dahil edilmesiyle ilgili süreçlerin de eklendiğini ve önümüzdeki yıllarda hem EPDK tarafından hem de Rekabet Kurumu tarafından elektrik piyasasında daha rekabetçi bir ortam oluşturulması için farklı ve yeni düzenlemeler getirileceğini öngörüyoruz.
[1] Belirli bir piyasadaki bir veya birden fazla teşebbüsün, rakipleri ve müşterilerinden bağımsız hareket ederek fiyat, arz, üretim ve dağıtım miktarı gibi ekonomik parametreleri belirleyebilme gücüdür.
[2] Hukuki ayrıştırma, dikey bütünleşik teşebbüsün farklı faaliyetlerinin farklı tüzel kişilikler altında yürütülmesini ifade etmektedir. Mülkiyet ayrıştırması ise dikey bütünleşik yapıların ayrıştırılmasındaki en radikal aşamadır ve faaliyetlerin farklı tüzel kişilikler altında yapılandırılmasının ardından, her bir tüzel kişiliğin farklı kişilerin mülkiyetinde bulunması öngörülmektedir.