Enerji HukukuGörevli Tedarik Şirketleri Tarafından Yapılmayan Ödemelere İlişkin Merkezi Uzlaştırma Kuruluşu’nun Fonksiyonu ve Lisanssız Üreticilerin Başvurabileceği Diğer Yollar

Görevli tedarik şirketlerinin lisanssız üreticilere ödemelerini süresinde ve tam yapmamaları sonucundan piyasada meydana gelen aksaklıkların çözümü için Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu, 09.06.2022 tarihli toplantısında, Lisanssız Üretim Kapsamında Yapılmayan Ödemelere İlişkin Usul ve Esaslar hakkında karar almıştır ( “karar”) ve anılan karar 15.06.2022 tarih ve 31867 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış olup 1 Temmuz 2022 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Ödemelerin sağlıklı bir şekilde yapılması ve lisanssız üreticilerin mağduriyetlerinin önüne geçilmesi için şu konular temelinde kararlar alınmıştır:

  • Görevli tedarik şirketlerinin net avans alacaklarının, 1 yılı geçmemek üzere Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu tarafından belirlenen süre boyunca Merkezi Uzlaştırma Kuruluşu tarafından bloke edilmesi,
  • Bloke edilen tutarların Merkezi Uzlaştırma Kuruluşuna bildirilen ödeme listesi çerçevesinde ilgili lisanssız üreticilerin hesaplarına Merkezi Uzlaştırma Kuruluşu tarafından aktarılması,
  • Görevli Tedarik Şirketlerine de, lisanssız üreticilere yapılacak ödemelerin bloke edilen avans ve fatura alacak tutarından karşılanamaması halinde eksik kalan miktarı EFT ile Merkezi Uzlaştırma Kuruluşu nezdindeki hesabına aktarması, Merkezi Uzlaştırma kuruluşu tarafından sunulan bu hizmetlere ilişkin hizmet bedellerini üstlenmesi başta olmak üzere ilave ödeme yükümlülükleri getirmekle birlikte bu yükümlülüklerini yerine getirmeyen Görevli Dağıtım Şirketleri Hakkında ileriye dönük ikili anlaşmalarının iptali başta olmak üzere  6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 16.maddesi kapsamında yaptırıma tabi tutulması.

Karar’ın 4’üncü maddesinde, ödemelerini yapmayan görevli tedarik şirketlerinin EPDK tarafından tespiti halinde, ilgili görevli tedarik şirketleri hakkında verilen kararın merkezi uzlaştırma kuruluşuna bildirilmesi yoluyla ödemelerin kuruluş aracılığıyla yapılması öngörülmüştür.

Henüz 1 Temmuz 2022 tarihinde yürürlülüğe giren Karar’ın uygulamaya başlanıp başlanmadığı ve efektif sonuçların alınıp alınamadığı konusunda yaptığımız piyasa araştırması sonucunda, hali hazırda ödemelerine kavuşamayan lisanssız üreticiler, EPDK’ya başvurarak ilgili görevli tedarik şirketi hakkında EPDK’yı bilgilendirmeye başlamışlardır ve başvurular sonucunda EPDK, ilgili görevli tedarik şirketleri hakkında tespit yapabilmek için incelemelerine devam etmektedir.  EPDK yapılan başvurularla ilgili incelemelerini tamamlayıp tespitte bulunduktan sonra, bu tespite ilişkin kararı merkezi uzlaştırma kuruluşuna bildirecek ve sonrasında kuruluş, ödemelerin sağlıklı bir şekilde yapılması için genel olarak aşağıdaki sorumlulukları yerine getirmek durumundadır:

  • İlgili görevli tedarik şirketleri adına teminat hesabı açacaktır,
  • Avans blokelerini zamanında yapacak ve ödemeleri de buna uygun bir şekilde zamanında lisanssız üreticilere yatıracaktır,
  • Tarafların yükümlülüklerini düzenleyen merkezi uzlaştırma kuruluşu-görevli tedarik şirketi anlaşmasının imzalanmasından sorumlu olacaktır,
  • Bloke edilen avans ve fatura alacak tutarlarını nemalandıracaktır.

Ayrıca Karar’ın “Denetim” başlıklı  9’uncu maddesinde, EPDK tarafından tespit yapılması için istenen bilgilerin yanlış, eksik veya yanıltıcı olması durumunda veya hiç bilgi verilmemesi ya da yerinde inceleme imkanının verilmemesi halinde 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 16’ıncı maddesi kapsamında ilgili görevli tedarik şirketine idari para cezası tesis edilecektir.

Bu durumda hali hazırda, Karar’ın yürürlüğe girmesinin üzerinden az bir zaman geçtiği için piyasanın gözlemlenmeye devam edilmesi ve yine merkezi uzlaştırma kuruluşunun ödemeleri nasıl yapacağına ilişkin sürecin nasıl gideceğini gözlemlemenin ve yapılması gereken başvuruların yapılmasının faydası olmakla birlikte, Karar’ın uygulanması ve akıllardaki soru işaretlerinin giderilmesi için destekleyici düzenlemelerin de gelebileceğini öngörüyoruz.

Lisanssız üreticilerin ödemelerini alamamaları durumunda başvurabilecekleri diğer yolları ise şu şekilde özetleyebiliriz:

  • Bunlardan ilki, üreticilerin vadesi geçmiş alacakları için ilgili görevli tedarik şirketleri aleyhine doğrudan icra takibi başlatma ve başlattıkları takiplerde asıl alacak ile birlikte amme alacaklarına ilişkin uygulanacak en yüksek faiz oranının iki katını (%3,2) talep etme imkânlarının kullanılmasıdır fakat çoğu zaman başlatılan bu icra takipleri ilgili görevli tedarik şirketlerinin icra takiplerine itirazı nedeniyle durmaktadır.
  • Bir diğer üzerinde durulması gereken husus ise lisanssız üreticilerin alacakları için ihtiyati haciz talebinde bulunup bulunamayacağıdır. Bilindiği üzere lisanssız üreticiler ödemelerini kesilen faturalar üzerinden talep edebilmektedir. Burada ilk olarak, görevli tedarik şirketlerine bu faturaların tebliği, doğru ve zamanında yapılması gerekmektedir. Sonrasında tebliğ edilmiş faturalara karşı görevli tedarik şirketlerince miktar veya içerik yönünden, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 21. Maddesinin 2.Fıkrası gereği, sekiz günlük itiraz süresi içerisinde, itiraz ve iade hakkının kullanılıp kullanılmadığının tespiti ile faturalarını kesinleştirmeleri gerekmektedir.

Sonrasında değerlendirilmesi gereken bir diğer husus ise fatura alacağı ile ihtiyati haciz talebinde bulunma imkanının olup olmadığıdır. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına baktığımızda, ihtiyati haciz için tam ispatın  uzun sürecek olması nedeniyle yaklaşık ispat usulü kabul edildiğini ve fatura alacaklarının yaklaşık ispat olarak kabul edilerek ihtiyati haciz kararı verilmesinde bir engel teşkil etmediğini görüyoruz.

Yargıtay 19, HD. 19/10/2015 tarihli, 2015/685 E., 2015/13030 K. sayılı kararı:
“İhtiyati haciz talep eden vekili, borçlunun 26.08.2014, 23.08.2014 tarihli fatura tutarlarını ödemediğini, alacağın teminat altında olmadığı için ve borçlunun mal kaçırma girişimleri olduğundan ihtiyati haciz kararı verilmesi istenmiştir.
Mahkemece, sunulan belgelerin ihtiyati haciz talebine yeterli olmadığı gerekçesiyle talebin reddine karar verilmiş, karar talep eden vekili tarafından temyiz edilmiştir.
İcra İflas Kanunun 257. maddesi uyarınca ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için yaklaşık ispat kuralı uygulanır. Mahkemenin davanın reddine gerekçe gösterdiği sunulan belgelerin İİK 68’e uygun olmadığı gerekçesi alacağın ispatı ile ilgilidir. Bu nedenle talep ekinde yer alan faturaların irsaliyeli fatura olduğu ve ayrıca da cari hesap mutabakatına ilişin belge de bulunduğu gözetildiğinde yaklaşık ispat kuralı uyarınca talebin kabulü gerekirken yazılı gerekçeyle reddi doğru görülmemiştir.
Şeklindedir.

Dolayısıyla lisanssız üreticilerin alacaklarının fatura şeklinde olması ihtiyati haciz talebinde bulunmak için engel değildir.

Bununla birlikte bilindiği üzere ihtiyati haciz kararı verilmesi için belirli şartlar gözetilmiştir. Bunlar:

1-Alacağın para borcu olması gerektiği,
2-Alacağın vadesinin gelmiş olması gerektiği,
3- Alacağın rehinle teminat altına alınmamış olması gerektiğidir.

Bu açılardan baktığımızda da ihtiyati haciz talebinde bulunmak için herhangi bir engel bulunmuyor olsa da, görevli tedarik şirketlerinin Türkiye’deki ikametgahlarının belli olması, yerleşim yerlerinin belirsizliği ile ilgili herhangi bir sıkıntı olmaması, mal kaçırma ya da Türkiye’den kaçma gibi bir durum içinde olmadıkları için ihtiyati haciz talebinde bulunulduğunda bu yönde karar çıkması pek mümkün gözükmemektedir.

  • Bununla birlikte lisanssız üreticiler, telafi olunması artık imkansız olan alacakları yönünden 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 122’nci maddesi doğrultusunda bu maliyet/finans zararlarının da giderilmesini talep etme hakkına sahiptirler. Zira hukukumuzda munzam zarar veya aşkın zarar olarak ifade edilen bu durumda, zarara uğrayan yatırımcılar, görevli tedarik şirketlerinin kusurunu açılacak bir alacak davası ile ispat etmek suretiyle, bu maliyet/finans zararlarının da giderilmesini talep etme hakkına sahiptirler.
  • Yatırımcıların bir diğer zararı ise sözleşmeden beklenen faydanın sağlanamaması ve alacağın gününde elde edilememesinden kaynaklı mahrum kalınan kâra ilişkin müspet zarardır. Yine döviz kurlarındaki beklenmedik artışlarla birlikte, özellikle enflasyonist ekonomiye sahip ülkemizde alacağın vadesinde tahsili büyük önem taşımaktadır. Geç ödeme yapılması veya hiç ödeme yapılmaması halinde alacak bir şekilde alacak tahsil edilse bile artık borç konusu paranın ödeme tarihindeki alım gücü ortadan kalkmış olacak ve vadesinde tahsilinden elde edilebilecek kâr ile vadesinden sonra elde edilebilecek kâr arasında fark doğacaktır. Bu halde lisanssız üreticiler, vadesinde alacaklarına kavuştuklarında elde edecekleri ancak yoksun kaldıkları kârı da açacakları bir alacak davasında tespit ettirmek suretiyle tedarik şirketlerinden talep edebileceklerdir.

Piyasada mevcut ödememe durumunun;  EPDK’nın Lisanssız Üretim Kapsamında Yapılmayan Ödemelere İlişkin Usul ve Esaslar hakkında aldığı kararla, Merkezi Uzlaştırma Kuruluşunun aktif bir şekilde işlevine kavuşturularak yakın zamanda giderileceğini düşünüyoruz. Aksi halde alacağına kavuşamayan üreticiler kredi ödemelerini yapamayacak, piyasada zincirleme bir olumsuzluk hali oluşacak ve ayrıca görevli tedarik şirketleri ise pek çok icra takibi ile karşı karşıya kalacaklardır.