Borçlar HukukuSATICININ AYIPTAN DOĞAN SORUMLULUĞU

Satış sözleşmesi yapıldıktan sonra karşılaşılabilecek en önemli sorunlardan biri de satıma konu malda ayıp çıkmasıdır. Genel manada ayıp, satılan malda alıcının kısmen ya da tamamen yararlanmasını engelleyen birtakım eksiklik ya da bozuklukların bulunmasıdır. Satılanda ortaya çıkan ayıp maddi, hukuki ya da ekonomik olabilir. 6502 sayılı TKHK madde 8/f.1’de ise ayıplı mal “tüketiciye teslimi anında, taraflarca kararlaştırılmış olan örnek ya da modele uygun olmaması ya da objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı olan mal” şeklinde tanımlanmıştır.
⦁ SATICININ AYIPTAN SORUMLULUĞUNUN TANIMI VE HUKUKİ NİTELİĞİ
Satılan maldaki eksiklik ya da bozukluklar sebebiyle, alıcının satın aldığı maldan beklenen yararı elde edememesinden dolayı satıcının ayıptan sorumluluğu gündeme gelecektir. Ayıba ilişkin çeşitli kanunlarda düzenlemeye yer verilse de satıcının ayıptan sorumluluğuna ilişkin genel düzenleme, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 219 ve 231. maddeleri arasında hüküm altına alınmıştır. Bu kapsamda belirtmek gerekir ki TBK madde 219/f.1 hükmü uyarınca satıcı, gerek alıcıya karşı söz verdiği ve bildirdiği niteliklerin satılan malda bulunmamasından sorumlu olacak, gerekse böyle bir söz vermemiş olsa dahi malın niteliğini etkileyen ve alıcının o maldan yararlanmasını ortadan kaldıran eksikliklerin doğurduğu ayıplardan da sorumlu olacaktır. Benzer düzenlemeye, 6502 sayılı TKHK’nın 8. maddesinin 2. fıkrasında da yer verilmiştir. Ek olarak, TBK madde 219/f.2 hükmüne göre, satıcı ayıpların varlığını bilmese bile bu ayıplardan sorumludur ve bu borç, sorumluluğun yasadan kaynaklanması nedeniyle kanuni bir borçtur.
Göz önüne alınması gereken bir diğer husus, satım sözleşmesinin tarafları, satıcının satım konusu maldaki ayıplardan sorumlu olmayacağını aralarında kararlaştırabilecekleridir. Nitekim, satıcının ayıptan doğan sorumluluğunu düzenleyen hükümler, emredici niteliğe haiz değildir. Ancak TBK madde 221/f.2 açık hükmü gereği satıcının ağır kusurunun bulunduğu hallerde, satıcının ayıptan sorumluluğunu ortadan kaldıran sorumsuzluk anlaşmaları geçerli olmayacaktır.
⦁ SATICININ AYIPTAN SORUMLULUĞUNUN MADDİ ŞARTLARI
Aşağıda sayılan şartların külli olarak bulunma zorunluluğu bulunmamakla birlikte satıcının ayıptan sorumluluğuna başvurmak için şartlar şunlardır:
⦁ SATILAN MAYIN AYIPLI OLMASI
Ayıplı ifa nedeniyle sorumluluğun doğması için gereken en temel şart mal veya hizmette ayıp bulunmasıdır. Ayıplı maldan sorumluluk için ayıbın ne şekilde ve nasıl meydana geldiği de önemli olmakla birlikte ayıbın varlığı en temel unsurdur.

⦁ Satıcının, söz verdiği / vaad ettiği niteliklere ilişkin sorumluluğu

Söz konusu vaad, olumlu ya da olumsuz nitelikte olabilir. Satıcı, satılan malda olumlu bir niteliğin bulunduğunu vaad edebileceği gibi, olumsuz bir niteliğin bulunmadığı sözünü de verebilir.
Satıcının vaad ettiği niteliklerden dolayı sorumlu olabilmesi için söz konusu niteliklerin malda bulunduğuna dair alıcıya karşı bir bildirimde bulunması gerekir. Bu bildirimin ciddi olması gerekmektedir. Bu nedenle, salt reklam amacı taşıyan vaadlerden dolayı satıcının sorumluluğuna gidilemez. Ayrıca, bu bildirim açık olabileceği gibi zımni şekilde de olabilir.

⦁ Satıcının bulunması gerekli (lüzumlu) niteliklere ilişkin sorumluluğu
TBK madde 219/f.1 hükmü uyarınca, satım konusu malın kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan eksikliklerden satıcı sorumludur.
Satılan maldaki ayıpların maddi, hukuki veya ekonomik olması mümkündür. “Maddi ayıp”, satılanın fiziksel niteliğine ilişkin eksiklikleri ifade eder. Örneğin, çiçek koymak için satılan vazonun çatlak olması; otomobilin kullanılmış, kaza yapmış veya imalat hatası içeriyor olması; tablonun sahte olması veya satılan kumaşın pamuklanma yapması maddi ayıp olarak karşımıza çıkar. “Ekonomik ayıp” daha çok normal şartlarda satılandan elde edilmesi beklenen tarzda gelir veya verimin sağlanamamasıdır. “Hukuki ayıp” ise satılandan yararlanma ve tasarruf imkânını ortadan kaldıran veya sınırlandıran kamu hukuku kaynaklı sınırlamalardır. Örneğin, satış konusu arsanın imar planında yeşil alan olarak gözüktüğü ya da yapı, belediye tarafından onaylanan projeye göre yapılmadığı için belediyenin yapıda oturma izni vermediği hallerde hukuki ayıp söz konusudur. Yeni Yargıtay kararlarından hukuki ayıba, perte ayrılarak trafik sicilinden silinen aracın tamir edilmiş bir şekilde satın alınması da örnek gösterilebilir.
⦁ SATILANIN “TESLİM” EDİLMİŞ OLMASI
Satıcının ayıba karşı tekeffül hükümlerine göre sorumlu olabilmesi için satıcının satılanı alıcıya teslim etmiş olması gerekir. Kanun koyucu TBK madde 207/1’de satılanın borcunu “zilyetliği devir” olarak kabul etse bile, satıcının ayıplı ifa sorumluluğunun doğumu için, satılanın, alıcıya “teslimi” şarttır. Zira teslim olmadan, muayene ve ihbar külfetinin alıcıya yüklenebilmesi mümkün değildir.
⦁ AYIBIN HASARIN ALICIYA GEÇİŞİNDEN ÖNCE MEVCUT OLMASI

Satıcının ayıplı ifadan dolayı sorumlu olabilmesi için hasarın alıcıya geçmesinden önce ayıbın satılanda bulunması gerekir. Satılanın hasarın geçişinden önce ayıbın satılanda bulunması gerekir.

⦁ ALICININ SATILANIN AYIPLI OLDUĞUNU BİLMEMESİ

TBK madde 222/1 gereği, satıcının ayıptan doğan sorumluluğuna başvurabilmek için, alıcının satılanın ayıplı olduğunu satış sözleşmesinin kurulduğu anda bilmemesi gerekir. Alıcı teslim esnasında ayıbı biliyor veya olağan bir gözden geçirme ile bilebilecek durumda ise ayıplı ifadan dolayı sorumluluk doğmaz.

⦁ SATICININ AYIBA KARŞI TEKEFFÜL SORUMLULUĞU SÖZLEŞME İLE SINIRLANMIŞ VEYA ORTADAN KALDIRILMIŞ OLMAMASI

Taraflar arasında ayıptan doğan sorumluluğun kaldırılmasına dair bir sözleşmenin yapılması mümkündür. Böyle bir durumun varlığı halinde ayıptan sorumluluk doğmaz. Ancak TBK madde 221/f.2 hükmünde, yapılacak sorumsuzluk anlaşmalarına bir sınırlama getirilmiştir. Buna göre, satıcının satılanı ayıplı olarak devretmekte ağır kusurlu olması halinde, ayıptan doğan sorumluluğu sınırlamaya veya kaldırmaya dair yapılan sözleşme hükümlerinin kesin hükümsüz olacağına dair bir istisna getirmiştir.

⦁ AYIBA KARŞI TEKEFFÜLDEN DOĞAN TALEPLERİN İLERİ SÜRÜLEBİLMESİ İÇİN ALICININ UYMASI GEREKEN KÜLFETLER

Ayıba karşı tekeffül sorumluluğunda alıcının satıcıya karşı sahip olduğu elverişli hukuksal olanakları kullanabilmesi kanunda öngörülen külfetlerin alıcı tarafından yerine getirilmesine
bağlıdır.

⦁ Gözden Geçirme (Muayene) Külfeti

TBK MADDE 223/f.2’nin açıkça vurguladığı üzere, alıcının gözden geçirme (muayene), yani ayıbın varlığını araştırma külfeti sadece açık ayıplara ilişkindir. Bu demektir ki alıcının gizli ayıpları araştırma külfeti yoktur. Zira, gizli ayıp olağan bir muayene sonucu ortaya çıkamayacak olan ayıbı ifade eder.

Alıcı, gözden geçirmeye “işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz” başlamak zorundadır. Alıcı, başladığı muayeneyi gecikmeye meydan vermeden satılanın doğasına bağlı normal seyrine uygun olarak yapmakla külfetlidir.

⦁ Bildirim (İhbar) Külfeti

Alıcı muayene sırasında ortaya çıkan ayıbı somut olarak adlandırarak satıcıya bildirmekle (ihbar etmekle) külfetlidir. Alıcı ihbarında mevcut ayıbı somutlaştıracak şekilde tanımlamalı ve söz konusu ayıbı içeren satılanı ifa olarak kabul etmediğini açıklamalıdır.

Açık, yani olağan bir gözden geçirme ile anlaşılabilen ayıplarda, alıcı muayene sırasında bir ayıpla karşılaşırsa ayıbı karşılaşırsa ayıbı, muayenenin tamamlandığı andan değil, ayıbın öğrenildiği andan itibaren “uygun bir süre içerisinde” satıcıya bildirmekle külfetlidir (Bkz. TBK madde 223/f.1).

Gizli, yani olağan bir muayene ile anlaşılamayan ayıplarda, sonradan ortaya çıkan gizli ayıp, öğrenildiği (keşfedildiği) andan itibaren “hemen” satıcıya bildirilmek zorundadır (Bkz. TBK madde 223/f.2).

Tacirler arasındaki ticari satışlarda ise TTK madde 23/c bendi uygulama alanı bulacaktır. Buna göre, alıcı, malın ayıplı olduğu açıkça belli ise iki gün, değilse sekiz gün içinde malı gözden geçirmek ve mevcut ayıpları satıcıya bildirmekle yükümlüdür.

Mesafeli satışlarda ise satıcının ayıptan sorumluluğuna gitmek isteyen alıcıya, kanun koyucu TBK madde 226/f.1 hükmündeki düzenlemede birtakım külfetler getirmiştir. Buna göre, alıcı, ayıplı malın muhafazası için gerekli olan masrafları, satıcıdan isteme hakkına sahip olacaktır. Alıcının almakla yükümlü olduğu önlemler geçici mahiyette olması sebebiyle; alıcı, satıcıya bildirimde bulunduktan sonra satıcı, malı uygun bir süre içerisinde geri almaz veya korunması için gerekli tedbirleri üstlenmezse alıcının malı koruma yükümlülüğü sona erer.

Mesafeli satışlarda alıcı, satılan malın durumunu vakit geçirmeksizin usulüne uygun biçimde tespit ettirmelidir. Aksi takdirde alıcı ileri sürdüğü ayıbın, satın aldığı mal kendisine ulaştığı an mevcut olduğunu ispatla yükümlü olur (Bkz. TBK madde 226/f.2)

Mesafeli satışlara ilişkin bir diğer husus, satılanın kısa zamanda bozulma tehlikesi ile ilgilidir. Böyle bir durum varsa, alıcı, malı bulunduğu yerdeki mahkeme aracılığıyla sattırmaya yetkilidir. Hatta satıcının faydasına olan hallerde alıcı, malı sattırmakla yükümlüdür. Alıcı, durumu satıcıya en kısa zamanda bildirmezse doğacak zararlardan sorumlu olma tehlikesi ile karşılaşacaktır (Bkz. TBK madde 226/f.3).

⦁ AYIP HALİNDE ALICININ SAHİP OLDUĞU HAKLAR
Satıcının ayıptan sorumluluğunun söz konusu olduğu durumlarda alıcının sahip olduğu seçimlik haklar, TBK madde 227/f.1’de dört bent halinde sayılmıştır. Bahsi edilen düzenlemeye göre;
“Satıcının satılanın ayıplarından sorumlu olduğu hâllerde alıcı, aşağıdaki seçimlik haklardan birini kullanabilir: 1. Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme. 2. Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinde indirim isteme. 3. Aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme. 4. İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini isteme.
6502 sayılı TKHK madde 11/f.1 hükmünde de alıcının sahip olduğu seçimlik haklar, TBK madde 227/f.1 hükmündeki seçimlik haklarla aynıdır.
Alıcı, satıcının ayıptan sorumluluğunun söz konusu olduğu durumlarda seçimlik hakka başvurabilir. Satıcı, alıcının talebini yerine getirme yükümlülüğünde olacaktır (Bkz. TKHK madde 11/f.1). Alıcı, seçimlik haklardan birini kullandığı takdirde kullandığı haktan vazgeçerek başka bir hakkı tercih edemez.
TBK madde 227/f.2’deki düzenlemeye göre alıcı, TBK madde 227/f.1’deki seçimlik hakların haricinde, uğradığı zararlar sebebiyle genel hükümlere göre satıcıdan tazminat talep edebilir.
Dikkat edilmesi gereken bir husus, TBK madde 227/f.3’deki hüküm gereği satıcı, alıcıya satılan malın ayıpsız bir benzerini hemen vermeyi ve alıcının uğramış olduğu zararların tamamını karşılamayı teklif etmişse alıcının seçimlik hakları kullanmasını engelleme olanağına sahiptir.
⦁ Alıcının Sözleşmeden Dönme Hakkı
TBK madde 227/f.1 hükmünün birinci bendi uyarınca alıcı, satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sözleşmeden dönme hakkının mutlaka dava yoluyla kullanılması şart değildir. Dönme beyanı, yenilik doğurucu bir beyan olduğundan satıcıya vardığı anda hükümlerini doğurur ve sözleşmeyi geriye etkili olarak ortadan kaldırır.
Sözleşmeden dönme hakkının kullanılmasıyla beraber taraflar arasında bir tasfiye ilişkisi doğar. Bu kapsamda, alıcı teslim aldığı malı elde ettiği yararlarla birlikte satıcıya geri vermekle yükümlüdür. Satıcı ise, alıcıdan aldığı satış bedelini, faiziyle birlikte iade etmekle, yargılama masraflarını ve alıcı tarafından satılana yapılan masrafları alıcıya ödemekle yükümlüdür.
⦁ Ayıp Oranında Satış Bedelinde İndirim İsteme
Alıcının satış bedelinde indirim talep etmesi satıcı için ödenmiş satış bedelinden indirilen tutar kadar geri verme borcu doğurur. TBK madde 227/f.1 hükmünün ikinci bendi, bedel indiriminin “ayıp oranın” olacağını kabul ederek, açıkça nispi metodu, indirilecek satış bedelinin hesabında yasal hesaplama metodu haline getirmiştir. Ancak bu hüküm, emredici nitelik taşımadığından taraflar anlaşarak mutlak metodu kabul edebilir.
⦁ Satılanın Ücretsiz Onarılmasını İsteme Hakkı
Satılan malın ayıplı olması durumunda alıcı, aşırı bir masraf gerekmediği takdirde ve bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını talep etme imkânına sahiptir. Onarımın aşırı masraf gerektireceği ise satıcı tarafından ileri sürülmelidir. Alıcının malın ücretsiz onarılmasını talep hakkı, onarım sonucunda maldaki ayıbın ortadan kalkacağı ve alıcının maldan beklediği faydaların sağlanabileceği hallerde mevcuttur. Onarımın objektif olarak mümkün olmadığı durumlarda, söz konusu hak kullanılamaz.
⦁ Satılanın Ayıpsız Bir Benzeri İle Değiştirilmesini İsteme Hakkı
TBK madde 227/f.1 dördüncü bent düzenlemesi gereğince alıcı, imkân varsa satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini isteme seçimlik hakkına sahiptir. Bu hüküm, “imkân olması” sınırlaması altında tür satışı kadar parça satışında da uygulanacak bir kural olarak kaleme alınmıştır. Dolayısıyla, imkân varsa parça borcuna konu olan satılanın değiştirilmesi de mümkün olabilecektir.
⦁ Zararın Tazminini Talep Hakkı
Alıcı, TBK madde 227/f.1 hükmünde yer alan dört seçimlik hakkın yanında ve bunlara ek olarak ayıplı mal sebebiyle uğramış olduğu zararların tazminini de talep etme hakkına sahiptir. Bununla birlikte kanun koyucu, dönme hakkının kullanılmasına ilişkin özel bir düzenleme getirmiştir. Buna göre, satıcı hiçbir kusuru bulunmasa bile alıcının doğrudan zararlarını karşılamakla yükümlüdür (Bkz. TBK madde 229/f.1 b.3). Bunun haricinde satıcı, kendisine hiçbir kusur yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe alıcının diğer zararlarını da karşılamakla yükümlüdür (Bkz. TBK madde 229/f.2).
ZAMANAŞIMI
TBK madde 231/f.1’in birinci cümlesinde zamanaşımı süresini kural olarak iki yıl olarak belirlerken, ikinci fıkrasında satıcının ayıplı ifada ağır kusurlu (kast veya ağır ihmali ile) olduğu durumda on yıllık genel zamanaşımı süresinin uygulanmasını öngörmüştür. İki yıllık zamanaşımı süresinin başlangıç anı, satılanın “teslimidir”. İki yıllık süre bir zamanaşımı süresi olmanın ötesinde alıcının ayıp ihbarında bulunma imkânı bakımından da zamansal üst sınırı oluşturur. Diğer bir deyişle alıcı kural olarak, TBK madde 231/1 c.1’deki iki yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açık veya gizli ayıbı ihbar edip sahip olduğu seçimlik haklardan birisini kullanmak ve tazminat talebinde bulunmak zorundadır. Konuya ilişkin kapsamlı bilgi ve hukuki destek almak için büromuz ile iletişime geçebilirsiniz.