1.GİRİŞ
Anonim şirketler, ekonomik düzenin en temel kurumlarından birini oluşturur. Bu tür şirketlerde ortaklık ilişkisi genellikle sermaye payına dayanır; bu nedenle kişisel güvene dayalı bağlardan ziyade pay sahipliğinden kaynaklanan hak ve yükümlülükler ön plana çıkar. Bu yüzden anonim ortaklıklarda ortaklıktan ayrılmak genel olarak pay devri yoluyla yapılır; haklı sebeple çıkmak veya çıkarılmak istisnai durumlardır.
Ne var ki, günümüzde ticari hayatta şirketler topluluğu yapılanmalarının artması ve birleşme-devralma süreçleri arttıkça, bazı durumlarda azınlık pay sahiplerinin şirketten çıkarılması veya haklı sebeple çıkması zorunlu hâle gelmiştir. Bu gereklilik, çağdaş hukuk sistemlerinde “çıkarılma hakkı” (squeeze-out), “satma hakkı” (sell-out) ve “ayrılma hakkı” (exit right) gibi kavramlarla açıklanır; Türk hukukunda ise 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) ile 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu (SPKn) hükümleri ile ilgili düzenleme yapılmıştır
TTK’nın 208. maddesi, belirli şartlar oluştuğunda hâkim pay sahibine azınlık paylarını adil bir bedel karşılığında satın alma hakkı tanırken; SPKn m.27, halka açık anonim ortaklıklarda çıkarma ve satma hakkına; m.23 ise “önemli nitelikteki işlemler” nedeniyle pay sahiplerine tanınan ayrılma hakkına ilişkindir. Bu düzenlemeler, şirketlerin kararlarını alırken daha verimli olmalarını sağlamak ve hissedarların çıkarlarını denge tutmak için ortak hedefe sahiptir.
Bu çalışmanın kapsamında, anonim şirketlerde ortaklıktan çıkma, çıkarılma ve ayrılma hakları; hem kapalı hem de halka açık anonim ortaklıklar açısından hukuki temelleri ve bu hakların uygulama alanları incelenecektir.
- HALKA KAPALI ANONİM ŞİRKETLERİN YAPISI VE ORTAKLIK İLİŞKİSİNE GENEL BAKIŞ
Halka kapalı anonim şirketler, paylarının borsada işlem yapılmadığı ve genellikle az sayıda pay sahibi bulunan ortaklıklardır. Bu şirketlerde pay devri genellikle serbest olmakla birlikte, esas sözleşmelerle devir sınırlamaları getirilmesi sıkça karşılaşılan bir uygulamadır.
Bu nedenle pay sahipliği ilişkisi sermayeye dayanmakla birlikte, şirketin çoğu zaman “dar çevreli” gibi görünmesine neden olur.
Bu tür şirketlerde çoğunluk iradesi karar alma süreçlerinde en çok etkili olan faktördür. Zamanla çoğunluk tarafından alınan kararların azınlık pay sahipleri üzerinde baskı oluşturması, bilgi alma hakkının sınırlandırılması veya kâr dağıtımında eşitsizlik yaratılması gibi durumlar, ortaklık ilişkisinin sürdürülemez hâle gelmesine yol açabilir. Böyle durumlarda, ortaklıkta yer alan pay sahiplerinin ortaklıktan çıkmaları veya çıkarılmaları söz konusu olur.
Anonim ortaklıklarda kişisel unsurun zayıf olması nedeniyle, çıkma ve çıkarılma kurumları genellikle özel durumlarda yapılır. Ancak şirketin sürekliliği ile pay sahipleri arasındaki menfaat dengesinin korunabilmesi açısından belirli hâllerde bu mekanizmalara başvurulması kaçınılmazdır. Bu kurumlar hem şirketin bütünlüğünü koruma hem de pay sahiplerinin menfaatini güvence altına alma işlevini birlikte yerine getirir.
Bu bağlamda, öncelikle halka kapalı anonim şirketlerde ortaklıktan çıkma, ardından çıkarılma kavramlarının hukuki nitelikleri, temel dayanakları ve uygulama koşulları incelenecektir.
2.1. Kapalı Anonim Şirketlerde Ortaklıktan Çıkarılma Hakkı
Anonim şirketlerde ortaklıktan çıkarılma kurumu, Türk hukukuna 2012 yılında yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”) ile dâhil edilmiştir. Kanunun 208. maddesi, özellikle şirketler topluluğu yapılanmalarında ortaya çıkan yönetimdeki tıkanıklıkların ve azınlık pay sahiplerinin kötü niyetli davranışlarından kaynaklanan sorunlara çözüm sunmak amacıyla yazılmıştır.
Bu hüküm uyarınca hâkim şirket, bağlı şirkette doğrudan veya dolaylı biçimde oy haklarının en az yüzde doksanına sahip olduğunda; azınlık pay sahiplerinin dürüstlük kuralına uygun davranmayarak veya şirket faaliyetlerini engellemeye çalışıyor olması halinde, bu payları adil bir bedel karşılığında devralarak azınlığı ortaklıktan çıkarabilir. Bu mekanizma, yabancı hukuk sistemlerinde “squeeze-out” adıyla bilinen ve çoğunluk pay sahibi tarafından yönetimde istikrarı sağlamak amacıyla tanınan bir yetkiye karşılık gelir.
Çıkarılma hakkının kullanılabilmesi üç temel şartın birlikte gerçekleşmesine bağlıdır:
(i) hâkim şirketin, bağlı şirketin hisse senedi üzerindeki oy hakkının en az %90’ını elinde bulundurması,
(ii) azınlık pay sahiplerinin dürüstlük kuralına aykırı hareket etmesi veya işletmenin devamlılığını tehlikeye atması,
(iii) çıkarılacak payların adil bedel karşılığında devralınması.
Bedelin belirlenmesinde öncelikle payların borsa değeri göz önünde bulundurulur; bu mümkün olmazsa objektif piyasa değeri kullanılır.
Düzenlemenin amacı, çoğunluk pay sahiplerinin azınlık üzerindeki etkisini artırmak değil; şirket yönetiminde istikrar sağlamak ve menfaat dengesini korumaktır.Bu yüzden TTK m.208 hükmü, hâkimiyetin kötüye kullanılmasını önleyen genel çerçeve kuralı olan (TTK m.202) ile birlikte ve aynı zamanda azınlığa tanınan haklı sebeple fesih imkânı (TTK m.531) ile incelenmelidir.
Madde gerekçesinde açıkça belirtildiği gibi, bu mekanizma şirketin karar alma süreçlerinin kesintisiz şekilde devam etmesini sağlama amacıyla öngörülmüş özel bir müdahale şeklidir. Bu nedenle çıkarılma kararları mahkeme tarafından denetimine tabidir ve “haklı sebep” değerlendirmesi somut olayın özellikleri dikkate alınarak yapılmalıdır.
Sonuç olarak, TTK m.208 kapsamında öngörülen çıkarılma kurumu, şirketin işleyişini ve sürdürülebilirliğini korumayı amaçlar, çoğunluk hakimiyetiyle ilgili bir düzenleme içermez. Bu nedenle çıkarılma kararlarının adil bedel ve yargısal denetim güvenceleriyle desteklenmesi, pay sahipliği dengesinin korunması için gereklidir, aynı zamanda kurumsal yönetim ilkelerinin de sağlanması bakımından zorunludur.
2.2. Kapalı Anonim Şirketlerde Ortaklıktan Çıkma Hakkı
Anonim şirketlerde “ortaklıktan çıkma hakkı”, pay sahibinin kendi iradesiyle ortaklık ilişkisinden ayrılmasını mümkün kılan özel bir mekanizmadır. Türk Ticaret Kanunu’nda bu hak açıkça düzenlenmemekle birlikte, belirli durumlarda dolaylı bir biçimde tanındığı görülmektedir. Bu durum, pay sahipliği ilişkisinin hem ekonomik hem de hukuki açıdan sürdürülemez hâle geldiği hâllerde, şirketin feshine nazaran daha ölçülü bir çözüm yolu olarak kabul edilmektedir.
Çıkma hakkının temelinde haklı sebep ilkesi yer alır. 6102 sayılı TTK’nın 531. maddesinde, halka kapalı şirketlerde sermayenin en az onda birini, halka açık anonim şirketlerde ise en az yirmide birini temsil eden azınlık pay sahiplerine, “haklı sebepler’ mevcutsa şirketin feshini mahkemeden isteme hakkı tanımaktadır. Ancak yargı uygulamasında mahkemeler, şirketin sürekliliği için fesih yerine genellikle davacı pay sahibinin çıkarılması veya pay bedelinin ödenerek ortaklıktan ayrılması yönünde karar vermektedir.
Bu uygulama, öğretide “çıkarma yerine çıkma” olarak adlandırılmaktadır.Böylece pay sahibi, şirketin feshine yol açmadan kendi menfaatini koruyarak ortaklıktan ayrılma imkanı bulmaktadır. Bu yaklaşım, anonim ortaklık yapısında menfaat dengesinin korunmasını ve şirket faaliyetlerinin kesintiye uğramamasını sağlar.
Haklı sebep kavramı, somut olayın koşullarına göre değişmekle birlikte; doktrinde genel kabul gören hâller şu şekilde özetlenebilir:
- Azınlık pay sahibinin bilgi alma veya denetim hakkının sürekli engellenmesi,
- Yönetim kurulunun keyfî ya da kötü niyetli davranışları,
- Şirket kaynaklarının hâkim ortak lehine kötüye kullanılması,
- Kâr dağıtım politikasında sistematik eşitsizlik yaratılması,
- Şirketin ekonomik faaliyet konusunun köklü biçimde değiştirilmesi.
Çıkma hakkının kullanılmak suretiyle pay yapılacak ödeme bedelinin belirlenmesi oldukça önemlidir. Türk hukukunda bu konuda açık bir hüküm bulunmadığından, bedelin tespiti genellikle uzman bilirkişi incelemesiyle yapılır; bu süreçte payın nominal değeri değil, şirketin gerçek piyasa değeri dikkate alınır.
Sonuç olarak, kapalı anonim şirketlerde ortaklıktan çıkma hakkı, TTK’da açıkça düzenlenmemesine rağmen, haklı sebebe dayalı fesih talepleri ve yargı içtihatları aracılığıyla dolaylı biçimde tanınmış bir hak olarak kabul edilir. Bu hak, azınlık pay sahiplerine çoğunluk baskısı altında kalmaksızın ekonomik serbestlik alanı tanırken; şirketin sürekliliğini koruyarak menfaatler arasında makul bir denge kurmaktadır.
3.HALKA AÇIK ANONİM ŞİRKETLERDE ÇIKMA VE ÇIKARILMA
3.1. Sermaye Piyasası Hukuku Çerçevesi
Halka açık anonim şirketler, payları borsada işlem görmekte olan veya halka arz edilmek üzere ihraç edilmiş şirketlerdir. Bu tür şirketlerde pay sahipliği ilişkisi sadece Türk Ticaret Kanunun kurallarıyla değil, aynı zamanda 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu (“SPKn”) ve Sermaye Piyasası Kurulu (“SPK”) tarafından yapılan düzenlemelerle belirlenir.
Sermaye piyasası hukuku, kapalı anonim şirketlerdeki düzenlemeden farklı olarak şirketin iç yapısı yerine piyasanın güvenliğini ve yatırımcıların korunmasını temel alır. Bu nedenle, halka açık şirketlerde ortaklıktan çıkma veya çıkarılma süreçleri sadece şirket içindeki dengenin sağlanmasıyla sınırlı kalmaz; aynı zamanda piyasada bütünlük ve yatırımcı güveninin korunmasını sağlar.
SPKn’nun 27. maddesi, “ortaklıktan çıkarma ve satma hakları” başlığı altında, belirli bir hâkimiyet oranına ulaşan pay sahibine azınlık paylarını adil bedel karşılığında satın alma (çıkarma hakkı) ve azınlık pay sahiplerine de paylarını hâkim ortağa satma (satma hakkı) imkânı tanımaktadır.Bu düzenleme, Anglo-Sakson hukukundaki “squeeze-out” ve “sell-out” mekanizmalarıyla büyük ölçüde paralel bir yapıya sahiptir.
Diğer yandan SPKn’nun 23. maddesi, “önemli nitelikteki işlemler” (örneğin birleşme, bölünme, tür değişikliği veya borsa kotundan çıkma) kapsamında pay sahiplerine, bu işlemleri yapmak istememeleri durumunda şirketten ayrılma ve paylarını şirkete veya hâkim ortağa adil bedel üzerinden satma hakkı tanımaktadır.Bu maddeye göre çıkarılan II-23.3 sayılı “Önemli Nitelikteki İşlemler ve Ayrılma Hakkı Tebliği”, ayrılma hakkının nasıl uygulanacağını ve neye dayanarak yapılacağını ayrıntılı şekilde belirlemiştir ve pay sahiplerine işlem temelli bir “exit” mekanizması sunmuştur.
SPKn m.23 ve m.27 hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, halka açık anonim ortaklıklarda çıkma ve çıkarılma kurumlarının temelinde adil bedel ilkesinin yer aldığı görülür.Bu ilke, azınlık pay sahiplerinin malvarlığı haklarını korumalarını sağlarken, çoğunluk pay sahiplerinin şirket üzerindeki hâkimiyetini de hukuki çerçeveye oturtur.
Sermaye piyasası mevzuatında yer alan bu hakların başka bir özelliği, sadece pay sahipleri arasındaki ilişkileri değil, aynı zamanda yatırımcı-şirket-piyasa üçgeninin nasıl işlediğini de düzenlemesidir.Bu yüzden halka açık anonim ortaklıklarda yatırım yapmak ve ortaklıktan çıkma ile çıkarılmanın kuralları, TTK’daki benzer kurallardan farklı olarak kamu tarafından denetlenerek ve şeffaflık çevresinde yapılmalıdır.
Sonuç olarak sermaye piyasası hukuku, ortaklıktan çıkma ve çıkarılma haklarını sadece şirket içinde bir çözüm yöntemi olarak değil, piyasa güvenilirliğinin ve yatırımcıların korumasının garanti edildiği bir şekilde düzenlenmiştir. Bu yaklaşım, modern sermaye piyasası hukukunun en temel prensibi olan “adil, şeffaf ve dengeli işlem ortamı” ilkesinin bir yansımasıdır.
3.2. Halka Açık Anonim Şirketlerde Çıkarma ve Satma Hakkı (SPKn m. 27)
Halka açık anonim ortaklıklarda “çıkarma” ve “satma” hakları, 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun (“SPKn”) 27. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, bir pay sahibi veya birlikte hareket ettiği kişilerin, şirketin sermayesinin en az yüzde doksan sekizine doğrudan ya da dolaylı yoldan sahip olduğunda azınlık pay sahiplerini şirketten çıkarma hakkı bulunur. Buna karşılık, azınlık pay sahipleri de aynı oran koşulunun gerçekleştiği hâllerde paylarını hâkim ortağa satma hakkına sahiptir.
Bu düzenleme, çoğunluk hâkimiyetinin doğal sonucu olarak ortaya çıkan “azınlığın sürüklenmesi” riskine karşı adil bedel ilkesini uygulamaya koyar. Böylece azınlık pay sahipleri, kendi iradeleri dışında ortaklıktan çıkarılsalar bile ekonomik olarak korunur; hâkim pay sahibi ise şirketin karar alma süreçlerinde bütünlüğü sağlayabilir.
Sermaye Piyasası Kurulu tarafından yayımlanan II-27.2 sayılı “Ortaklıktan Çıkarma ve Satma Hakları Tebliği”, bu hakların kullanımına ilişkin usul ve esasları hakkında detaylı kurallar içermektedir. Tebliğe göre çıkarma hakkı, pay alım teklifinin tamamlanmasından sonra üç ay içinde kullanılabilir; pay bedeli ise adil bedel ilkesi esas alınarak belirlenir.
Bedelin tespitinde şu ölçütler dikkate alınır:
(i) zorunlu pay alım teklifinde oluşan fiyat,
(ii) son altı aylık borsa fiyat ortalaması,
(iii) şirketin finansal tablolarına göre belirlenen değer.
Çıkarma ve satma haklarının amacı, piyasadaki belirsizlikleri azaltmak ve yatırımcı güvenini arttırmaktır. Zira yüksek hâkimiyet oranına ulaşmış bir pay sahibinin, azınlık pay sahiplerinin onayı olmaksızın şirket politikalarını değiştirebilmesi hem kurumsal yönetim ilkeleri hem de piyasa istikrarı açısından sakıncalar doğurabilir.
Uygulamada çıkarma hakkının kullanımı, özellikle borsadan çıkış süreçleriyle yakından bağlantılıdır. Bir şirket paylarını borsadan çıkarmak istediğinde, hâkim ortak önce azınlık pay sahiplerine zorunlu pay alım teklifinde bulunur; ardından gerekli çoğunluğa ulaştığında çıkarma hakkını kullanabilir. Bu sayede hem şirketin sermaye yapısı sadeleşir hem de yatırımcılara piyasa değerinden ayrılma olanağı tanınır.
Sonuç olarak, SPKn m.27 ve ilgili ikincil düzenlemeler, halka açık anonim şirketlerde çıkarma ve satma haklarını karşılıklı ve dengeli biçimde düzenlemiştir. Bu sistem, bir yandan çoğunluk pay sahiplerinin yönetim etkinliğini güvence altına alırken, diğer yandan azınlık pay sahiplerinin malvarlığı hakkını korur. Böylece sermaye piyasasında hem kurumsal istikrar hem de yatırımcı koruması aynı anda sağlanır.
3.3. Halka Açık Anonim Şirketlerde Ayrılma Hakkı (SPKn m. 23)
Halka açık anonim şirketlerde “ayrılma hakkı”, 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun (“SPKn”) 23. maddesi ile bu maddeye dayanılarak çıkarılan II-23.3 sayılı “Önemli Nitelikteki İşlemler ve Ayrılma Hakkı Tebliği” kapsamında düzenlenmiştir. Bu kurum, pay sahiplerine, şirketin yapısını veya faaliyet alanını köklü biçimde etkileyen işlemler karşısında, paylarını adil bedel üzerinden satarak ortaklıktan ayrılma imkânı tanır.
Ayrılma hakkının doğduğu işlemler, kanunda “önemli nitelikteki işlemler” olarak adlandırılmıştır. Bunlar arasında özellikle şirketin birleşmesi, bölünmesi, tür değiştirmesi, faaliyet konusunun esaslı biçimde değiştirilmesi, imtiyazlı pay çıkarılması veya borsa kotundan çıkılması gibi kararlar yer alır. Bu işlemler, şirketin ekonomik yapısını doğrudan etkilediği için, muhalefet eden pay sahiplerine ayrılma hakkı tanınarak onların malvarlığı haklarının korunması amaçlanmıştır.
Ayrılma hakkının kullanılabilmesi için, pay sahibinin genel kurulda alınan ilgili karara muhalefet şerhi koyması ve bu iradesini toplantı tutanağına geçirmesi gerekir. Bu şart, ayrılma hakkının yalnızca karara karşı çıkan pay sahipleri bakımından doğmasını sağlar. Böylece hem şirket kararlarının uygulanma süreci hızlanır hem de yalnızca gerçekten “etkilenen” pay sahiplerinin korunması mümkün olur.
Ayrılma bedeli, adil değer ilkesi esas alınarak belirlenir. Tebliğin 10. maddesine göre bedelin tespitinde, son altı aylık ağırlıklı ortalama borsa fiyatı dikkate alınır; eğer paylar borsada işlem görmüyorsa, şirketin finansal tablolarına göre belirlenen gerçeğe uygun değer esas alınır. Bu yaklaşım, pay sahibinin ekonomik kaybını önlemeyi ve şirketin işlem güvenliğini korumayı hedefler.
Ayrılma hakkı, çıkarma hakkından farklı olarak pay sahibinin iradesine dayalı bir koruma aracıdır. Bu yönüyle halka açık anonim şirketlerdeki azınlık pay sahipleri için, şirket politikalarına katılmama özgürlüğünün somut yansıması niteliğindedir. Bununla birlikte, bu hakkın kullanımı pay sahiplerinin kötü niyetli hareketlerini önlemek amacıyla belirli süre ve şekil şartlarına bağlanmıştır.Zira ayrılma hakkının geçerli biçimde doğabilmesi ve kullanılabilmesi, kanunda ve ilgili tebliğde öngörülen bu usulî koşulların eksiksiz yerine getirilmesine bağlıdır.
Bu çerçevede, genel kurul toplantısının yapılmasından itibaren en geç altı iş günü içinde ayrılma hakkının kullanımına başlanması ve bu sürecin on iş günü içinde tamamlanması gerekmektedir. Bu sınırlama, pay sahiplerinin hakkı keyfî veya geciktirici biçimde kullanmasını engelleyerek sermaye piyasasında öngörülebilirliği sağlamayı amaçlar.
Sonuç olarak, ayrılma hakkı sermaye piyasası hukukunun yatırımcı koruma amacının en açık örneklerinden biridir. Bu kurum sayesinde pay sahipleri, şirketin yönünü değiştiren kararlara katılmak zorunda bırakılmadan, adil bedel karşılığında ortaklıktan ayrılabilmektedir.
Böylece hem şirket yönetiminin istikrarı hem de yatırımcının mülkiyet hakkı arasında makul bir denge kurulmaktadır.
3.4. Kapalı ve Halka Açık Anonim Şirketlerde Mekanizmaların Karşılaştırılması
Kapalı ve halka açık anonim şirketler, yapısal olarak aynı kurumsal forma sahip olsalar da pay sahipliği ilişkileri, denetim mekanizmaları ve ortaklıktan çıkma–çıkarılma haklarının işlevleri bakımından belirgin farklılıklar göstermektedir. Bu farkların temelinde, sermaye piyasası rejimi ile ticaret hukuku rejiminin dayandığı değerler arasındaki ayrım yatar.
Kapalı anonim şirketlerde ortaklıktan çıkma veya çıkarılma kurumları, esasen şirket içi huzurun korunması ve çoğunluk–azınlık çatışmalarının giderilmesi amacıyla öngörülmüştür. TTK m.208 kapsamında çıkarılma hakkı, hâkimiyet ilişkilerinde şirketin karar alma süreçlerinin tıkanmaması için düzenlenmiş; TTK m.531 ise azınlığa haklı sebeple fesih talebi veya dolaylı çıkma imkânı tanımıştır.
Halka açık anonim şirketlerde ise bu mekanizmalar yalnızca şirket içi dengeleri değil, aynı zamanda yatırımcı güvenini ve piyasa istikrarını koruma amacı taşır. SPKn m.27’deki çıkarma–satma hakkı ile m.23’teki ayrılma hakkı, azınlık pay sahiplerinin korunmasının yanı sıra, piyasadaki işlem güvenliğini de sağlamaya yöneliktir. Bu haklar, çoğunluğun tek taraflı iradesiyle değil; SPK’nın gözetimi ve adil bedel ilkesi çerçevesinde uygulanır.
Bir diğer önemli fark, denetim ve şeffaflık düzeyinde ortaya çıkar. Kapalı şirketlerde çıkma veya çıkarılma kararları genellikle mahkeme denetimiyle sınırlandırılmışken, halka açık şirketlerde bu süreç SPK gözetimi ve kamuya açıklama yükümlülüğü kapsamında yürütülür. Böylece çıkarma veya ayrılma kararları yalnızca taraflar arasında değil, aynı zamanda piyasa aktörleri nezdinde de hukuki sonuç doğurur.
Her iki sistemin ortak yönü ise adil bedel ilkesidir. Bu ilke, hem azınlık pay sahiplerinin mülkiyet hakkını hem de çoğunluğun yatırım özgürlüğünü dengeleyen temel unsurdur. Ancak uygulama yöntemi bakımından fark vardır: kapalı anonim şirketlerde bedel, genellikle bilirkişi incelemesi yoluyla belirlenirken; halka açık şirketlerde SPK tebliğleri ile belirlenen objektif hesaplama yöntemleri uygulanır.
Sonuç itibarıyla, kapalı anonim şirketlerdeki mekanizmalar şirket içi menfaat dengesine, halka açık anonim şirketlerdeki mekanizmalar ise piyasa istikrarına ve yatırımcı korumasına yöneliktir. Her iki düzenleme de anonim ortaklığın sürekliliğini sağlama amacını paylaşmakla birlikte, uygulama araçları ve hukuki denetim mekanizmaları bakımından farklı düzlemlerde işler. Bu farkların bilinmesi hem doktrinde hem de uygulamada ortaklık hukukunun gelişimi açısından önem taşımaktadır.

